15 Mart 2019 Cuma

Erkekte Gece Boşalması

Ergenlik dönemine gelmiş bir erkekte sperm (meni - er suyu) üretimi devamlıdır ve hiç durmaz.

Bu üretilen spermler bir kesede toplanır ve boşaltılmaya hazır beklerler, arkadan da devamlı sperm üretimi olur ve bu keseye boşalır, bu kesenin bir kapasitesi, bir hacmi vardır bu kapasite dolunca kasıklarda dolgunluk hissi artar ve tabii ki cinsel istekte artar ve yoğunlaşır eğer boşalma ilişki veya mastürbasyonla gerçekleşmezse kasıklarda ağrı, aşırı cinsel istek başlar.
Bu sürecin devam etmesine rağmen boşalma olmazsa bazen kese o kadar dolmuştur ki büyük tuvalet yaparken veya ıkınırken vücut içi basınç arttığından bu sırada penisten sperm akar (bu boşalma değildir ve zevk vermez sadece sperm akar).
  • Eğer kişi boşalmaz veya ilişki kurmazsa belli bir süreden sonra ki bu süre kişiden kişiye değişir (ortalama 4 ila 10 gün), vücut arkadan gelen spermlere yer açmak için uykudayken boşalır ve keseyi boşaltarak arkadan gelen spermlere yol açar.
  • Bu boşalma genelde erotik rüyalar eşliğinde olur. Bazen bu rüyalar hatırlanır, bazen de hatırlanmaz. Genelde de rüyada tam bir ilişki kurulamaz.
  • Hamamcı olduk veya rüyacı olduk deyimi buradaki boşalmaya bağlı yıkanma gerekliliğinden isim almıştır.
  • Bu cinsel yönden aktif olan erkeklerde yaşlılığa, cinsel gücün kaybına kadar sürmektedir.
  • Gece boşalmalarının sıklığı boşalma (mastürbasyon veya cinsel ilişki ile) sıklığı ile orantılıdır. Aynı zamanda yaşa, yaşanan cinsel uyarıların yoğunluğuna ve cinsel yapıya (hormon düzeyine) bağlı olarak kişiden kişiye göre farklılıkta gösterir.
  • Gece rüyada boşalmalar tamamen normal bir fiziksel olaydır, bir hastalık değildir.

Gebelikte Beslenme

Sağlıklı olmanın temel gereklerinden biri yeterli ve dengeli beslenmektir. Bebek anne karnında gelişirken annenin kaynaklarını kullanır.
Gebelikte doğru beslenme hem bebeğin iyi gelişmesi hem de annenin sağlığı açısından hayati önem taşır.
Gebe Günlük Beslenmesinde:
  • Bebeğin kemik, göz ve dişlerinin gelişimi için süt ve süt ürünleri
  • Bebeğin kas, kan ve beyin gelişimi için et ve süt ürünleri ile kurubaklagil ve yumurta
  • Vitamin ihtiyacı için meyve ve sebze tüketmelidir.
  • Gebelikte iyi beslenmek için günlük yiyeceklere ek olarak;
Sütlü gıdalar
  • 2 su bardağı süt veya
  • 1 kase yoğurt veya
  • 2 kibrit kutusu boyutunda peynir ya da çökelek
  • Süt Dışı Proteinli Gıdalar (1porsiyon)
  • Et veya
  • Balık veya
  • Kurubaklagil (mercimek,fasulye vs.)
Veya
1-2 yumurta
Taze meyve ve sebze
Beslenmede Dikkat Edilecek Noktalar
  • Sık sık, az az yemeli,
  • Sindirimi güç gıdalardan kaçınmalı,
  • Bol su içilmeli,
  • Posalı gıdalar alınmalı,
  • Hazır gıda ve içeceklerden kaçınmalı,
  • Fazla tuzlu, baharatlı, şekerli, yağlı, hamurlu yiyecekler yenmemeli,
  • Günlük ekmek miktarı 3 orta dilimi geçmemeli,
  • D vitamini ihtiyacı için güneş ışığından yararlanmalı,
  • Uzun süre aç kalmamalı,
  • Sağlık personelinin vereceği kan ve vitamin hapları düzenli kullanılmalı,
  • Gebelik boyunca 9-12 kilodan fazla kilo almamalı.
GEBELİKTE BESLENME REHBERİ
Gebelikte beslenme diğer dönemlerdeki beslenmeden çok daha önemlidir. Bebeğin tek besin kaynağı vardır : Siz.
Gebelikte beslenme hem bebeğin büyüyüp ve olgunlaşması hen de annenin gereksinimlerinin karşılanması nedeniyle dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Uygun kilodayken gebe kalan sağlıklı bir kadında doğru beslenmeyle, gebeliğin sonunda yaklaşık 9 ile 12 kilo civarında bir ağırlık artışı görülür.
Gebeliğin değişik safhalarındaki değişik ihtiyaçlar dolayısıyla bu artış ilk üç ay içinde ayda 1 kg, ikinci ve üçüncü üçaylarda ise ayda 1 ile 1,5 kilo düzeyinde tutulmalıdır. Aşırı bir ağırlık artışı ise hem annede hem de bebekte istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir.
Gebelik ne beslenme alışkanlıklarının nede damak zevkinin değiştirilmesini gerektirmez. DENGELİ ve ÇEŞİTLİ beslenmek önemlidir. Yapacağınız tek şey doğal, taze ve bol çeşitli besinler almaktır.
Gebe olduğunuzu anladığınızda bunlardan hangilerini düzenli olarak yediğinizi ve yiyecekleriniz arasında bebeğe zarar verecek bir şey olup olmadığını araştırın.
Bu rehber gebeliğiniz sırasında düzenli beslenmenize ışık tutabilmek amacıyla hazırlanmıştır.
Kalsiyum
Bebeğinizin gebeliğin 8. Haftasında oluşmaya başlayan kemik ve dişlerinin gelişimi için kalsiyum önemlidir. Gebelikte, normalde gerek duyduğunuz miktarın iki katı kadar kalsiyum gereklidir. Kalsiyum açısından zengin besinler arasında peynir, süt, yoğurt, ve yeşil yapraklı sebzeler sayılabilir. Ancak süt ürünlerinin yağ açısından da zengin olduğunu unutmayın. Bu nedenle yağı alınmış süt ve yoğurdu yeğlemelisiniz.
Günlük fazla kalsiyum gereksinimini şunlarla giderebilirsiniz : 85 gr yağsız peynir , 7 dilim beyaz ekmek, 2 bardak süt, 170 gr sardalye.
  • Beyaz Ekmek
  • Yağı Alınmış Süt
  • Yarım Yağlı Peynir
  • Lor Peyniri
  • Taze Badem
  • Sardalye
Protein
Gebelikte protein gereksinimi arttığı için protein içeren çeşitli besinleri almalısınız. Balık, et, kuru baklagiller ve sütten yapılan besinler protein açısından zengindir. Ancak hayvansal besinler yağ açısından zengin olduğu için aşırı alınmamalı, etin yağsız tarafı yeğlenmelidir.
  • Tavuk Eti - Yağsız Kırmızı Et
  • Balık - Yumurta
  • Yoğurt - Mercimek
  • Yer Fıstığı - Kaşar peyniri
  • Fıstık Ezmesi
C Vitamini
C Vitamini plasenta için yararlıdır, vücudunuzun hastalık etkenlerine karşı direncini arttırır ve demirin bağırsaklarda emilimini kolaylaştırır. C vitamini taze meyve ve sebzelerde bulunur. Vücutta depolanmadığı için her gün belli bir miktar alınmalıdır. Uzun süre saklanan ve pişirilen besinlerde C vitaminin çoğu kaybolur. Besinleri tazeyken tüketmeli, sebzeleri ya çiğ yada az haşlayarak yemelisiniz.
  • Lahana - Bürüksel Lahanası
  • Greyfurt - Portakal
  • Domates - Patates
  • Karnıbahar - Çilek
  • Kırmızı ve Yeşil biber
Lifli Gıdalar
Günlük beslenmenizin büyük bir bölümünü oluşturması gereken lifli (posalı) yiyecekler, gebelikte sık görülen kabızlığın önlenmesinde çok yararlıdır. Sebze ve meyveler lif açısından zengindir. Her gün bolca yiyebilirsiniz. Kepekli besinler de lif içerir, ancak diğer bazı besinlerin emilimini bozduğundan fazla yenmemelidir.
  • Kepekli Ekmek - Kuruyemiş
  • Ahududu - Kepekli Makarna
  • Bezelye - Kuru kayısı
  • Esmer pirinç - Pırasa
  • Kuru Üzüm
Folik Asit
Bebeğin merkezi sinir sisteminin gelişmesi için özellikle ilk haftalarda folik asit gereklidir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her gün alınmalıdır.
Taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır. Pişirme ile içlerindeki folik asit azalacağı için çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz.
  • Ispanak - Yer Fıstığı,
  • Fındık - Karnıbahar,
  • Kepekli Ekmek.
Demir
Gebelikte, hem bebeğin doğumdan sonra kullanacağı demirin depolanması hem de gebelik nedeniyle artan kanınıza yeterli oksijenin taşınabilmesi için normalden fazla miktarda demire ihtiyaç vardır. Hayvansal yiyeceklerdeki demir, sebze ve kuru meyvelerde olandan daha kolay emilir. Et yemiyorsanız, demirin emilimin arttırmak için aldığınız besinlerin C vitamini açısından zengin olması gerekir. Diyet demir eksikliğini gidermek için tek başına yeterli olaz. Dolayısıyla artan demir ihtiyacını karşılamak için demir içeren ilaçların alınması gerekir. Demir, bebeğin ve annenin ana ihtiyaçlarından biridir. Demir eksikliği sonucunda yorgunluk hissi ve konsantrasyon güçlüğünün yanı sıra cilt ve mukozada solukluk, saç dökülmesi gibi bazı fiziksel belirtiler de ortaya çıkar.
Yağsız Kırmızı Et
  • Ton Balığı,
  • Karaciğer.
Gebeliğiniz sırasında aldığınız besinler plesanta aracılğı ile bebeğinize de geçmektedir. O yüzden bebeğinize zararlı olabilecek besin maddelerinden korumanız gerekir.
Yağlar
Denğeli bir diyette toplam enerji ihtiyacının %30?u yağlar tarafından karşılanmaktadır.
Tüketilecek yağların seçiminde bitkisel kökenli olanlar (zeytin ve mısırözü yağları) hayvansal olanlara (tereyağı, iç yağı) tercih edilmelidir.
İşlenmiş Yiyecekler
Konserve gibi işlenmiş yiyeceklerden gebeliğiniz süresince uzak durmalısınız. Bu tür yiyeceklerde genellikle fazladan şeker ya da tuz katılmıştır; fazlaca yağ içerebilirler, içlerinde gereksiz koruyucu, tatlandırıcı, renklendiriciler bulunabilir. Ürünlerin etiketlerini dikkatlice okuyup yapay maddeleri içermeyenleri ya da en az içerenleri seçmelisiniz.
Dondurulmuş Yiyecekler
İşyeri yemekhanelerinden verilen sıcak yemeklerden, önceden pişirilmiş süpermarket yiyeceklerinden, yeni pişirilmiş ve sıcak olmayan tavuk etinden sakınmanız gerekir. Bunlarda bebeğinize geçip tehlike yaratabilmek bakteriler bulunabilir.
BEBEĞİNİZİ KORUYUN
Süt ve Peynir
Tam mayalanmamış peynir ve pastörize edilmemiş süt de zararlı olabilir. Mutlaka pastörize edilmiş süt içmelisiniz.
Sıvılar
Gebelikte böbrekleri çalıştırmak ve kabızlığı önlemek için bolca sıvı içilmesi çok yararlıdır. En iyi içecek sudur. Bu nedenle gebelikte istediğiniz kadar bol su içebilirsiniz.
Çay, Kahve, Kakao
Bunların hepsinde bulunan kafeinin sindirim sistemine bazı zararları etkileri vardır. Kafein içeren içmemeniz doğru olur. Hatta dayanabilseniz, bu tür içeceklerden gebeliğiniz boyunca uzak durun. Bunların yerine bol bol maden suyu içebilirsiniz.
Bitki Çayları
Gebelik sırasında bitki çayları içmek istiyorsanız bunların etkilerini iyiçe araştırmakta yarar vardır. Paketlenmiş olarak satılan hazır bitki çaylarının bir bölümünde bebeği etkileyebilecek katkı maddeleri olabilir, ancak çoğunun bebeğe zararı yoktur. Hatta ahududu yaprağından hazırlanan çayın doğumu kolaylaştırdığına eskiden beri inanılır.
Şeker
Kek, bisküvi, reçel ve meşrubat gibi şekerli yiyecek içecekte gerekli temel besin maddeleri azdır, kilo almanıza neden olabilirler. Enerjinizi ekmek gibi karbonhidratlardan almanız, şekeri azaltmanız yararlıdır.
Tuz
Çoğu insan gereğinden fazla tuz yer. Gebelikte ise aldığınız tuzun miktarını düşürmeniz önemlidir. Fazla tuz bacaklarda şişmelere ve sonuç olarak tansiyonunuzun yükselmesine yol açar.
Aşerme
Gebelikte turşu, muz, karpuz, soğan gibi bazı yiyeceklere karşı aşırı istek doğabilir. Çok arzuladığınız bu yiyecekleri sindirim düzeninizde bozukluğa neden olmuyorsa ve şişmanlamanıza yol açmayacaksa uygun miktarda yemenizde bir sakınca yoktur.
SAĞLIĞINIZI KORUYUN
GEBELİKTE EN YARARLI BESİNLER
Süt, yoğurt, peynir: Kalsiyum , protein
Yeşil yapraklı sebzeler: C vitamini, lif, folik asit
Yağsız kırmızı et: Protein , demir
Tavuk eti: Protein , demir
Sardalye: Kalsiyum, demir , protein
Balık: Protein
Kepekli ekmek: Protein , lif, folik asit
GEBELİKTE EN ZARARLI BESİNLER
  • Genel olarak tatlı ve şekerlemeler
  • Şekerli marmelatlar
  • Likörler
  • Gazlı ve şekerli içecekler (Kola,gazoz vb.)
  • Aperatifler
  • Kızartmalar
  • Çok fazla kahve ve/veya çay
  • İki kişilik yemek
Hastalıklardan Korunun
Gebelik süresince beslenmeye bağlı olan bazı rahatsızlıklar görülebilir.
Bunlar genellikle rahatsız edici semptomlar olmakla birlikte hamileliğin iyi neticelenmesini engelleyecek derecede değildirler. Yine de bunları kendi doktorunuzla görüşmeniz gerekir.
Bulantı
Gebeliğin ilk aylarında sıklıkla rastlanan bu rahatsızlık gastrik aktiviyeti etkileyen hormonal değişimlere bağlıdır. Bu değişiklikler kimi zaman kusmaya ve bazı gıdalardan tiksintiye yol açabilir. Böyle bir tiksinti oluşursa bu gıdalar için zorlanmayıp başka gıdalara geçilmesi gerekir.
Küçük ve sık öğünlerden oluşan hafif diyet, gastrik aktiviteyi azaltarak hazım müddetini kısaltır. Bu nedenle gün içinde dağıtılmış 5, hatta 6 küçük öğünle beslenilmesi tavsiye edilir.
Sadece ender durumlarda ve kendi doktorunuzun isteği doğrultusunda ilaca başvurmanız gerekebilir.
Mide Yanması
Bu rahatsızlık da hamilelikte sık görülür ve özellikle de büyüyen rahmin midede sıkışmaya yol açması nedeniyle tüm hamilelik müddetince devam edebilir. Bu durum için de küçük ve sık öğünler halinde beslenilmesi tavsiye edilir.
Kabızlık
Gebelikte hormonal faktörlere bağlı olarak barsak motilitesi (hareketliliği) azalmaktadır. Bu nedenle gebe kadınlara kepekli ekmek, hububat, meyva, çiğ ve pişmiş sebzeler gibi lif açısından zengin gıdaları bol miktarda almaları tavsiye edilir. Kabızlığa yönelik ilaçların kullanıımı ise tavsiye edilmez.
Kilonuzu Kontrol Edin
En az haftada bir defa olmak üzere düzenli tartılın. Tartılma işini sabahları aç karnına ve giyinmeden yapın.
Ayda ortalama 1 kiloluk bir artışla gebeliğin sonunda vücut ağırlığınızın 9 ile 12 kilodan fazla artmamış olması gerektiğini hatırda tutun. Ancak, ilk üç aylık dönemde gebeliğin normal gelişimi için herhangi bir kilo artışı gerekmediğini de unutmayın.
Özellikle de el ve ayaklarda şişme görülüyorsa, aşırı hızlı kilo artışlarını (10 günde 1 kilo gibi) derhal doktorunuza bildirin. Aynı şekilde, kilonuzda belirgin bir düşüş olursa doktorunuzu durumdan hemen haberdar edin.
GEBELİKTE ÖNERİLEN GÜNLÜK BESİN MİKTARLARI
Sabah Kahvaltısı:
  • 1 su bardağı süt (200 cl)
  • Beyaz peynir (1-2 kibrit kutusu kadar) 30-60 gr
  • 1 yumurta
  • 1 dilim ekmek
  • Şeker 15-30 gr.
Öğle Yemeği:
  • 1 porsiyon et
  • (Izgara-haşlama) 200 gr.
  • 1 porsiyon sebze (200 gr.)
  • ½ su bardağı yoğurt 100 gr.
  • 1 porsiyon meyva 200-250 gr.
  • AKŞAM ÜZERİ KAHVALTISI :
  • 1 Su bardağı süt 200 cc.
Akşam Yemeği:
  • 1 porsiyon et veya balık (200 gr.)
  • 1 porsiyon sebze 200 gr.
  • 1 dilim ekmek 50 gr.
  • 1 su bardağı meyva suyu.
http://cenkkiper.com/gebelik-ve-dogum/gebelik/gebelikte-beslenme.html

Bebeğinizin Cinsiyetini Seçebilir misiniz? -

 Tabii ki HAYIR - Neden? - Çünkü, bebekler kadınların yumurtalarının erkeğin spermi ile birleşip yani döllenip, döllenmiş yumurta olarak kadının rahmine yerleşmesi ile oluşurlar. Bebeğin cinsiyetini belirlenmesi bu döllenme sırasındaki spermin karakterine göre oluşur. Spermlerde iki farklı karakter vardır.
Bunlar;
X karakteri (dişi bebek oluşturan sperm) ve
Y karakteri (erkek bebek oluşturan sperm) dir.
Kadında ise yumurtada sadece ve daima X karakteri vardır.
Doğada erkek karakteri XY'dir,
kadın karakteri ise XX'dir.
Erkek bebek XY 'den oluşur yani;
babadan giden sperm Y ise annedeki yumurta daimi X karakterli olduğu için bebek anneden X'si babadan Y'yi alarak XY olur.
Kız bebek XX'den oluşur yani;
babadan giden sperm X ise annedeki yumurta daimi X karakterli olduğu için bebek anneden X'si babadan X'si alarak XX olur.
Yani; bebeğin cinsiyetini babanın verdiği spermin cinsi oluşturur.
Kadının bu konudan hiçbir katkısı yoktur.
Bebeğin cinsiyetini daima baba belirler.
Şimdi düşünün; erkek çocuk doğuramadı diye yıllardır eziyet edilen kadınların çektiklerini ve hallerini Cahilli, Bilimsizlik, Eğitimsizlik işte bu tip acı sonuçlar doğurur.
Bir bebeğin cinsiyetinin ne olacağını belirleyen spermin seçimideki tek faktör doğadır.
Bebeğin cinsiyetinin kız veya erkek olma şansı %50 - 50 'dir.
Hangi spermin yumurtayı dölleyeceğini binlerce farklı etken belirler ve bunlar her zaman koşullara göre çok çok farklılıklar göstermektedirler.
Erkek boşaldığında yaklaşık 200 milyon sperm bırakır.Bu spermlerin içinden enerjisi en fazla olan en haraketlisi yapısı en düzgün olan en güçlüsü ve de o andaki koşullara en uygun olanı diğer spermlerden önce yumurtaya ulaşır ve yumurtayı delerek içine girip onu döller. Bu yüzden bu olasılıklara müdahele etmek onları değiştirmek sansımız yoktur, tabii ki şuan ki bilgi ve teknolojimizle...
Nedir o zaman bu bebeğin cinsiyetini belirlediği iddia edilen saçmalıklar veya komiklikler?;
En komiği herhalde Çin takvimi diye ortalıklarda gezinen şu gün şu saatte ilişkiye girerseniz bebeğiniz şu cinsiyet olur diyen bir zamanlar tahminimce eğlence olsun diye yapılan yazılan ama bilime inanmayan insanların doğayı zorlayarak hayal aleminde yaşamalarına sebep olan daha sonrada büyük hayal kırıklığı yaşamalarına sebep olan takvimdir.
Bunu eğlence olsun veya cinsel hayatımıza neşe getirsin diye kullanabilirsiniz ama bilimsel amaçla veya bir bebeğin cinsiyetini belirlemek amacıyla değil. Söylenenlerin hepsi gerçek dışıdır hiçbir bilimsel değeri yoktur.
İkinci olarak komik olanı ise ; kadının ve erkeğin çeşitli beslenme rejimlerini deneyerek bebeğin cinsiyetini önceden belirleme çalışmalarına girmeleridir , yok şu kadar süre ekşi yerseniz bebeğiniz şu cinsiyet, yok şu kadar süre tatlı yerseniz bebeğiniz şu cinsiyet olur diye tatlı komasına giren veyahut ekşi yemiş olmak için günlerce pastırma turşu yiyip perişan olan insanlar mevcuttur.Bu fikirde zannedersem ki yapılan bir bilimsel çalışmanın içinde geçen bir bulgunun asparagas haber olarak medya tarafından bütün yazı anlaşılmadan tek cümlenin yazılmış olması ile olabilir.
Bilimsel çalışmada basitçe geçen:
"X karakterli spermler yani dişi bebek oluşturacak spermler, Y karakterli spermler yani erkek bebek oluşturacak spermler asit veya bazlı ortamlarda farklı haraketlilik gösteriyorlar".
O zaman bunu gazeteci gözüyle alırsak asit ortam ne zaman oluşur tuzlu ve ekşi yiyince, böyle yiyin ki bebeğiniz şu cinsiyet olsun. Hangi ortamın hangi cinsiyet taşıyan sperme nasıl etki ettiğini özellikle yazmadım biliyorum ki bunu yazsaydım bunu okuyan aklıselim bazı vatandaşlarımız bilimin inadına tuzlu ekşili yemeğe başlayıp daha sonra susuzluktan yanarken "ah yaktın bizi" demesinler diye.
Çok çok özel laboratuar şartları altında tüp bebeğin çok ileri bir tekniği olan mikro-enjeksiyon dediğimiz yöntem uygulanırken sperm seçimi yapılabilmektedir ama bu kanunen ve ahlaken etik olarakta) yasaktır, yapılmamaktadır. Bildiğim kadarıyla özel izinler altında genetik bazı hastalıkları taşıyan çiftlerin hasta çocukları olmasın diye yapılan uygulamalar çalışma aşamasındadır.
Sonuç olarak; bebeğinizin cinsiyetinin ne olacağı hakkında şimdilik herhangi birşey yapabilme gücüne yetkisine sahip değilsiniz. Bebeğin cinsiyetinin kız mı? erkek mi? olacağı tamamen doğanın seçimidir, söylentilere kulak asmayınız hayal aleminde yaşamayıp normal bir hamilelik yaşamanızı ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmanızı dileriz.

Kaynak : http://cenkkiper.com/gebelik-ve-dogum/gebelik/bebeginizin-cinsiyetini-secebilir-misiniz.html

Erken Boşalmada Yanlış İnanışlar

Bazı yanlış inanış ve uygulamalar erken boşalmanın tedavisinde hastalar tarafından doktora gitmeden uygulanmaktadır. Erken boşalma hekim tedavisi ile çözülebilen bir sorundur. Tedavi yerine erkeler tarafından en sık uygulanan gereksiz yöntemlerden birkaçı;
  • Sarhoş olmak;
  • Birden fazla prezervatif kullanmak, özel geciktiricili prezervatif kullanmak
  • Cinsel ilişki sırasında cinsel ilişkiden başka bir konuya konsantre olmak,
  • Sürekli mastürbasyon,
  • Uyuşturucu kremler ve jeller,
  • Hormon iğneleri ve hapları,
  • Rastgele kullanılan antidepresan ilaçlar ilaçlar.

Erken Boşalma Cinsel ve Sosyal Yaşamı Nasıl Etkiler?

Erken boşalma (premature ejaculation), erkeklerde görülen cinsel problemlere (sertleşme problemi, cinsel isteksizlik) oranla yüzdesi daha yüksek bir oranda 10 erkekten 7’sinde görülen bir kontrolsüzlük problemidir. Bunun da dezavantajını şöyle açıklayabiliriz. Eğer erkek sürecini kontrol edemiyorsa ve süreci kaybedip boşalıp bitiyor ise süreç bitmektedir. Cinsellik bittiği için de eylem bitmiş olmaktadır. Bu da aynı şekilde sıkıntı yaratan bir süreç haline gelmektedir. İnsan için baktığımız zaman en önemli şey yaşamak ise değerli, özgür yaşamaktır. Burada bahsettiğimiz özgürlük; hayatınızı, yaşadığınız süreçleri sizin belirlemeniz olarak tanımlayabiliriz.

İşte burada bir kontrolsüzlük meydana çıktığı zaman bu cinsel yaşam sürecinizi yani boşalma sürecinizi siz belirleyemediğiniz zaman aslında birtakım şeylerin, duyguların ve tutkuların esiri olmuş olursunuz. Tabii bu da sizi gerçek anlamda özgür bir birey olmaktan uzaklaştırmaktadır.
Bu süreci yaşayan (erken boşalan) erkek, partnerini tatmin edemediği için mutsuz, kırgın olmakta ve kendini ezik hissetmektedir. Uzun aşamalarda bir süre sonra hem erkekte hem de partnerinde hazsız, mutsuz yaşanan bir cinsellik sürecinde cinsel isteksizlik ve erkeklerde psikolojik sertleşme süreçleri meydana gelerek çiftler tamamen birbirlerinden uzaklaşabilmektedir. Gene kırılgan erkek bu gerginliğini, kırgınlığını ve mutsuzluğunu sosyal yaşamında işine yansıtmaktadır. İşinde mutsuz olunca daha da kırılgan olup cinsel hayatında daha başarısız olmakta ve kısır döngü inanılmaz şekilde kötüye gitmektedir.
Hayatın akışı içerisinde yaşadığınız birçok süreçler vardır. Bir tanesi de cinselliktir. Cinsel yaşantınıza ve kendi kimliğinize saygı duyun. Bunun diğer alanlardan farklı olmadığını bilmek gerekir ve bu alanlardaki sıkıntılarla da diğer problemlerin çözümü olduğu gibi eğer siz çözemiyorsanız, profesyonel destek almak gerekmektedir.

14 Mart 2019 Perşembe

Hastalıklar Cinselliği Ne Kadar Etkiler

Artrit, Koroner Hastalıklar, İnme, Diyabet, Parkinson, Cerrahi girişimler ve uzun süre kullanılan ilaçların yan etkileri cinselliği etkileyebilir. Özellikle hayatı tehdit eden veya vücut görüntüsünde değişikliğe yol açabilecek ve özgüveni azaltacak bazı hastalıklar psikolojik olarak ta cinselliği etkiler. Partnerlerden biri diğer partner hasta ise cinselliği istemenin uygun olmayacağı kanısına kapılır. Yaşam tarzında da oluşan değişiklikler, emeklilik, çocukların evden ayrılması, bazı kayıplar, bu durumu olumsuz etkiler. Sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, uyuşturucu, kötü beslenme de cinsel sorunları etkileyebilir.

Tıkanan İlişkiler Nasıl Çözülür?

Zaman içinde monotonlaşan ilişkinizi eski heyecanına döndürmek için çift olarak uygulayabileceğiniz tüyolar ve uzmanların önerdiği terapilerle ilgili bilgiler bu haberde…
İlişkinizin zamana yenildiğini mi düşünüyorsunuz? Hep ilk günkü heyecanda kalsa güzel olurdu; ancak bunun için hem siz hem de partneriniz emek harcamalısınız. Cinsel Sağlık Enstitüsü Başkanı Uzman Psikolojik Danışman Dr. Cenk Kiper, uzun süreli ilişkilerde zamanla heyecanın azalıp, cinsel hayatın monotonlaşmasının yaygın bir sorun olduğunu söylüyor.

Her zaman aynı şeyleri, aynı sıra ile yapmak cinsel hayatı rutinleştirebilir. Zamanla ve yaşla birlikte cinsel istekte azalma olabilir, ayrıca şeker, tansiyon, kalp gibi rahatsızlıklar cinsel sorunlara yol açabilir. Kilo alımı, kadın ve erkeğin eski fiziksel çekiciliklerinin azalması ve kadının anne olması gibi etkenler de çiftin birbirine cinsel olarak bakış açılarını değiştirebilir. Bu hemen her çiftte görülebilen bir durum. Ancak bir kader değil. Eğer çift isterse ilişkide heyecanı hep canlı tutabilir, monotonluğu kırabilir, farklı cinsel aktiviteler deneyebilir. Bu tamamen çiftin motivasyonuna bağlı.
Sağlıklı Bir İlişki İçin
Dr. Cenk Kiper, sağlıklı bir cinsellik için en önemli koşulun, çiftin açık, samimi ve dürüst bir iletişim kurması olduğunu söylüyor. Çift olarak birbirinizle ilgili arzu, istek ve beklentilerinizi paylaşırsanız hem daha sağlıklı ve tatmin edici bir cinsel yaşantınız olur, hem de bir sorun yaşandığında onu daha kolay çözebilirsiniz.

Cinselliğin Altın Kuralları
1. Birbirinizle konuşun, iletişimi kaybetmeyin.
2. İdeal ortamı yaratın
3. Birbirinize dokunun ve birbirinizi okşayın.
4. Aşk oyunları yapın.
5. Ön sevişmeyi atlamayın.
6. Kendinizi iyi tanıyın ve kendinizle barışın.
7. Özgüveniniz olsun; karşınızdakine güven verin ve ona güvenin.
8. Partnerinize sevgi ve saygı gösterin.
9. Rahatlayın ve gevşeyin.
10. Cinsellikte utanç duygusuna yer yok.
11. Cinselliğe iyi konsantre olun; sadece anı yaşayın.
12. Beslenme biçiminize ve spor yapmaya özen gösterin, kendinize iyi bakın.

Erken Boşalma ve Mastürbasyon

Mastürbasyon erken boşalmaya neden olur mu?

Genel anlamda baktığımız zaman çok erken yaşlarda başlanan mastürbasyon alışkanlığı, bu alışkanlığın toplumsal kabuller tarafından kötü, pis olarak değerlendirilmesi ve kişinin mastürbasyonu hızlı ve çabuk bir şekilde yapmayı öğrenmesi ve otomatik olarak da biran önce boşalmaya şartlanması gelmektedir. Çocukluk çağında erken yaşlardaki mastürbasyonlarla öğrenilen çabuk boşalma alışkanlığı ileriki yaşlarda da cinsel hayatta da devam ederek erken boşalma sorununun meydana gelmesinde önemli bir unsur olmaktadır.


Cinsel hayatın ilk yıllarında gençlerin, erken yaştaki erkeklerin fiziksel kapasiteleri cinsel güçlerinin fazla olması nedeniyle 1. ilişkide erken boşalınıp belli bir süre sonra 2. ilişkiye geçilmesi yani bir doygunluktan sonra biraz daha zorlama ile 2. ilişkinin yaşanması ve daha önce bir doygunluk olduğu için de bu sürenin daha uzun  sürmesi ile beraber partner tatmin edilebildiğinde aslında göreceli olarak ortada bir sorun yokmuş gibi hissedilebilmektedir. Tabii bu bazı erkeklerde olabilmekte, bazıları bunu da sağlayamaya bilmektedir. Ama yaş ilerledikçe, cinsel performans düştükçe, hayat koşulları zorlaştıkça, zamanlar ve koşullar artık kısıtlı hale geldiğinde maalesef 2. ilişki yaşanamadığı zaman ciddi bir erken boşalma problemi meydana çıkmaktadır.

13 Mart 2019 Çarşamba

Erken Boşalmanın İlaçla Çözümü

<h2>Erken boşalmaya ilaçla çözüm ve tedavi girişimleri</h2>
<p><em>Erken boşalma</em>nın antibiyotik gibi aldığınız zaman iyileştiren bir ilacı maalesef yoktur. Bazı özel erken boşalma vakalarında ilaçların (anti-depresan) yan etkilerinden faydalanılabilinmektedir. Tabii burada bahsettiğimiz ilaçların bir doktor tarafından önerilen ilaçlar olduğunu belirtmekte yarar vardır. Bunların dışındaki ilaçların bazıları kullanıldığı zaman kişiye geçici olarak boşalmada geciktirme sağlamaktadır. Ama bu bir çözüm değildir. İlacı kullanmayı bıraktığınız zaman sistem geri dönmekte veya daha uzun süreli kullandığınız zaman da cinsel isteksizlik ve <strong>sertleşme problemleri</strong> oluşturmaktadır.</p>
<hr id="system-readmore" />
<p>İşte ilacın kullanılmasındaki amaç kişiye bir zaman sağlayıp daha sonra da bu sağlanan zaman içerisinde bir çözüm ürettirmek yani bunu bir sermaye ile ticaret yapılması olarak düşünebilirsiniz. Ama ideal olarak bakıldığı zaman kişinin <strong>ilaç ile çözüm</strong> bulması çok düşük yüzdelerdedir. Esas olarak burada yapılması gereken şey terapi dediğimiz kişinin davranışlarını, alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik uygulanan yöntemlerdir.</p>
<p>Çünkü bu kişiler ya bir arabayı durdurmak gibi nerede, ne zaman frene basmaları gerektiğini bilmemektedirler. Ya alışkanlıkları yaşanan ilişkide veya genç yaşlarda yapılan mastürbasyonlar hep bu yönlerde ya da cinselliğe yükledikleri farklı anlamlar, kaygılar yüzünden boşalmalarını kontrol edememektedirler. Bu üç nedenin birinden, ikisinden veya üçünün kombinasyonundan bu problem olmaktadır. İşte bu aşamada kişinin problemini çözmek için, nedene yönelik tedavi yapmanız gerekir.</p>
<p>Tabii bu aşamada da terapi dediğimiz süreç başlamaktadır. Kişinin kendini tanıması ve beraber çalışacağı terapiste kendini tarif etmesi ve terapiyi yani tedavi olmayı, çözümü gerçek anlamda istemesi ve de inanması gerekir ki o yolda gerekenleri yapabilsin.</p>
<p>Bu konuda bir doktora veya cinsel terapiste başvurarak çözüm için destek alabilirsiniz.</p>

Erken Boşalan Erkeklere ve Eşlerine Tavsiyeler

Düzenli bir cinsel ilişkiniz olmadan erken boşalıyorsanız, düzenli bir cinsel hayatınız olana kadar beklemeniz, bu birkaç aylık süre içerisinde düzenli cinsellik yaşadıktan sonra eğer hala boşalma kontrolsüzlüğünüz var ise o zaman terapi almanız gerekir. Çünkü seyrek olarak ayda 1 kere yaşanılan cinsel ilişki de ne cinselliğin farkına varabilirsiniz ne de hem bu fiziksel ve duygusal açıkla bunu yönetebilirsiniz.

Ama gene bu süreç kişinin partner edinmesini ve evlenmesini engelliyorsa bu kaygı dolayısı ile kişi "ben evlenemiyorum, çünkü eşimi tatmin edemeyeceğimi düşünüyorum". "Veya bir partner edinemiyorum çünkü daha evvel ki partnerlerimle bu yüzden ayrıldım" diyorsa o zaman düzenli bir cinsel hayata kişiyi terapiye alınır.
Eşler de tabii bu durumdan ciddi anlamda sıkıntı duymaktadır. Ve bunu söylemekten bazen çekinebiliyorlar. Eşler düzeltilebilecek bir süreç olduğunu bilmek, karşı tarafa bunun sağlıklı aşılabileceğini hissettirmelidir. Bazen erkek bunun farkına varmayabilir. Özellikle cinsel hayatları, cinsel tecrübeleri yoğun olmayan kişiler bazen karşı tarafa soramayabilirler, karşı tarafın boşalıp boşalmadığını hissedemeyebilirler. Onun için eş, (kadın) de cinselliğin ve  tatmin olmanın kendi hakkı olduğunu bilerek, korkmadan böyle bir süreç var istersen bunun çözüm yoluna gidelim bende yanındayım demesi gerekiyor ilk fark ettiği andan itibaren... (bknz: Erken boşalma sorununda kadının rolü)
Erken boşalmanın tedavisi-terapisi, düzeltilmesi mümkündür. Bunu istedikten sonra da bunu yapmanın önünde herhangi bir engel yoktur. Çünkü normal olarak yanlış bir kurgunun düzenlenip, daha düzgün, kişiye kimliğine uygun bir süreç haline getirilmesidir. Yani cinselliğin yönteminin o kişinin ellerine bırakılması bunu kontrol etmeyi öğrenmesi bütün sorunları çözmektedir. Çünkü cinsel hayatınızda mutlu değilseniz, orada bir sorununuz var ise zaten partnerinizle de bir şekilde mutlu olamazsınız.

12 Mart 2019 Salı

Erken Boşalma Nasıl Bir Problemdir?

Erkekler açısından yaşanılan cinsel işlev bozukluklarının başında boşalmanın kontrolsüzlüğü yani erken boşalma dediğimiz sorun gelmektedir.

Erken boşalma problemi kimlerde vardır?

Bunun için şöyle bir kıstas koyabiliriz. Erkek cinselliği aktif olarak götürdüğü için erken boşaldığı zaman cinsellik sora ereceğinden erkeğin partnerinden sonra boşalması gerekir. Eğer kişinin boşalma süreci, eşinin (partner) hazzı-doyumu yakalamasına yeterli bir sürede ise ortada bir sorun yoktur.
Ama kişinin boşalma süresi, partnerinden önce ise erken boşalması ile beraber cinsellik süreci kapanacağından ortada bir erken boşalma problemi var demektir.

Ne zamana erken boşalma diyebiliriz?

Erken boşalma için ideal bir süre yoktur. Süreci iki boyutta inceleyebiliriz. Boşalma sürenizi kontrol edemiyorsanız yani dilediğiniz zaman boşalır halde değilseniz bir boşalma kontrolsüzlüğünüz var demektir. Ama sizin boşalma süreniz partnerinizden-eşinizden sonra ise o zaman ortada bir problem yoktur. Ama ne zaman ki bu süre eşten önce oluyorsa o zaman bir erken boşalma problemi gündeme gelmektedir. Her kontrolsüz boşalmaya da erken boşalma denilmemektedir.
Çünkü düzenli bir cinsel yaşantısı olmayıp seyrek ilişkiye giren bir kişinin fiziksel ve duygusal açlığının yarattığı boşalma kontrolsüzlüğü bizim için çok anlamlı değildir. Ama düzenli bir cinsel yaşantınız varsa ve siz bunu kontrol edemiyorsanız burada bir sorun var demektir. Gene bazen partneri olmayan hastaları tedaviye-terapiye alabilmekteyiz. Çünkü kişi erken boşalma kaygısı ile partner edinmekten kaçınabilmektedir.
Boşalmanın kontrolsüzlüğü yani erkeğin erken boşalması cinselliği o sırada bitirecek ve sürecin içerisinde kadın cinselliği tam olarak yaşayamamış, rahatlayamamış ve boşalmamış olarak kalacaktır. Tabii ki bu hoş olmayan bu süreç hem erkek hem de kadın için sıkıntı yaratacaktır. Erkek kendini yetersiz, beceriksiz, tam erkek olarak hissetmeyecek kadın ise sürecin dışında kalmış hatta birçok kadın da bunu saygısızlık olarak kabul edebilmekte ve sıkıntılı süreçler yaşanabilmektedir.
Bu yaşanan sıkıntılı problem kişinin sosyal hayatına bir sonraki gün, gün içerisindeki yaşantısına etki edecek, erkek sosyal ilişkilerinde ve iş hayatında sıkıntılı bir sürece geçebilmektedir. Kadında gene sosyal yaşamında ve çocukları ile problem yaşayabilmektedir.

Erken Boşalma Tedavi Maliyetleri

Erken boşalma tedavisi maliyetli bir yöntem midir?

Erken boşalma tedavisine başvurmadan önce hastalarımızın diğer çekindiği süreçlerden bir tanesi de erken boşalma tedavi maliyetleridir. Bu maliyetler seanslara göre değişmekte ve çok ciddi öyle aman aman ödenmeyecek rakamlardan oluşmamaktadır. Bunları da belirlemek için başvuracağınız hekim ile gidip görüşmeniz ve süreci belirlemeniz gerekmektedir.


Daha hiçbir hekime başvurmadan, nasıl bir süreç izleneceğini tespit etmeden nasıl bir tedavi uygulanacağı, ne kadar süreceği ve de maliyetinin (fiyatının) ne olacağı konusunda bilgi alma isteği pek anlamlı değildir.
Hastalarımız da haklı olarak hayali bir tasarım yapmak, ne ile karşılaşabilecekleri ile ilgili bir ön fikir almak istemektedirler. Ama bu süreç onları yanıltacaktır ve yapılması gereken yüz yüze bir ilk görüşmeyi sağlamaktır. Bu süreç zarfında hem biz hastalarımızı değerlendiririz, nasıl bir alt yapıya sahip olduklarını görürüz hem de hasta hekim ile olan ilişki düzeyini ona güvenip güvenemeyeceğini belirler.

Evlilikte Cinselliğin Önemi

Evliliğe baktığımız zaman klasik anlamda anladığımız evlilik, iki farklı cinsin bir araya gelmesidir. Evliliğin temel amacı da sosyal paylaşım vs.nin yanı sıra hukuksal ve sosyal olarak kabul edilmiş ahlaki bir cinsellik ve bunun devamı olan da bir neslin devamı yani çocuk sahibi olmaktır.

Eğer evliliğin içerisinde cinsellik olmazsa maalesef o evlilik yürümemektedir. Sadece ev arkadaşlığı, bir yaşamın ortak paylaşılması anlamına gelmektedir. Kadının kadın olabilmesi için erkeğin olması, erkeğin erkek olabilmesi için de kadının olması gerekir. Ve evlilikte cinsellik yoksa da bu evlilik devam ediyorsa maalesef birtakım zoraki koşullar yüzünden devam etmektedir. İşte maddi gerekçeler olsun, sağlanan o standardın devamı olsun ve en önemlisi de çocuklar için devam edebilmektedir. Bu evliliklere de mantolu evlilik denilmektedir.
Onun için cinsellik olmadığı anda gerçek evlilik çökmektedir. Ama yalnızca cinsellik ile de evlilik yürümemektedir. İki kişinin birbirini anlayabilmesi, o farklı mozaiklerini bir araya getirip hayatı beraberce paylaşabilmesi o farklılığın getirdiği zenginliği yaşayabilmeleri gerekir.
Bu anlamda cinsellik yoksa da evlilik şekil olarak devam eden bir arada yaşama kurumu haline gelmektedir.

Cinsel Uyarılma Bozukluğu

Cinsel uyarılma cinsel cevap döngüsünün ikinci evresidir. Cinsel uyarılmanın kesin olarak psikolojik bir yönü olsa da aynı zamanda fizyolojik değişikliklerin görüldüğü ilk evredir.

Kadınlarda cinsel uyarılma; pelvik bölgeye kan akımının artması, vajenin ıslanma ve genişlemesi, dış genital organların şişmesi ile karakterizedir. Bu değişikliklerin altında yatan mekanizma çok açık olmasa da cinsel uyarılma, otonom sinir sisteminin uyarılması ile ilişkilidir.



Kadın cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel cevabın genel uyarılma yönünün ortadan kalkmasıdır. Bu durumda kadınlarda vajinal kayganlaşma ya da genişleme olmadığı gibi erotik duyumlar da hissedilmez.

Bu durumda fiziksel temas tiksindirici gelebilir veya belli bir noktaya dek temas zevk verebilir. Uyarılma sorunu olduğunda orgazmla ilgili sorun da olacaktır. Bir araştırmada mutlu bir evlilikleri olan kadınların % 33'ü cinsel uyarılmayı sürdürmede zorluk tanımlamışlardır.

Bu problem, kadının yaşamın belli bir döneminde ortaya çıkabilir ya da genç kızlıktan beri hiç cevap olmayabilir. Nedenlerine gelince;

Cinsel uyarılma ile ilgili sorunlar bazı fiziksel durumlar ve yaşam dönemleri ile ilişkili olabilir. Diyabet, sigara kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve sinir hasarları hem kadın hem de erkekte cinsel uyarılmayı olumsuz etkileyebilir.

Emziren kadınlarda vajinal ıslanmada azalma olabilir.

Menopoz döneminde ve sonrasında östrojenin azalması da uyarılmayı zorlaştırabilir.

Bazı ilaçlar da uyarılmayı bozabilir. Örneğin; antidepresanlar, antihipertansifler ve antihistaminikler bu tür yan etkiye sahiptir.

Bu işlev bozukluğunun en yaygın nedenleri arasında suçluluk ve düşmanlık yer almaktadır. Suçluluk genellikle cinsel ilişkiden hoşlanma isteği ile bunu yapmaktan duyulan korku arasındaki iç çatışmayı içine alır. Düşmanlık ise sıklıkla eşle ilgilidir.

Kadında cinsel uyarılmayı artırmaya yönelik tedaviler genital bölgeye kan akımını artırarak ya da ıslanmayı kolaylaştırarak etkinlik gösteren ürünler üzerine denemeler sürse de bunların pek çoğu henüz deneysel düzeydedir.

Bazı kanlanmayı arttırıcı kremlerin cinsel uyarılmayı düzeltici etkisi de araştırılmaktadır.

Sempatik sinir sistemini uyaran ilaçlar, yohimbin, sildefanil gibi ağızdan kullanılan ilaçlar da araştırılmaktadır. Bu ilaçlar kan akımını artırarak ya da sinir sisteminin bazı bölümlerini uyararak etki ederler.

Sorularla Erken Boşalma

ERKEN BOŞALMA NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR?
Erken boşalmanın temel belirtileri olan: Boşalma küçük cinsel uyarılarla ve neredeyse kontrolsüz bir şekilde meydana gelmesi, cinsel tatminde azalma, suçluluk, utanç ve hayal kırıklığı hissi erkekleri etkileyen en sık görülen seksüel problemdir.
Çalışmalar bu problemin erkeklerin %40’ında endişelenmeyi gerektirecek bir boyutta olduğunu göstermektedir.


ALTTA YATAN FAKTÖRLER NELERDİR?   
Bazen ilk ilişkiden itibaren ortaya çıkabileceği gibi bazı durumlarda da daha önce problemi olmayan bir kişide daha sonra gelişebilmektedir.
Düzensiz cinsel ilişki, kişinin düzenli boşalamıyor olması burada önemli bir faktördür. Ayrıca ilişkiye verilen önem ve gerginlik yani performansın çok önemli olarak algılandığı durumlarda da ortaya çıktığı görülmektedir.

Kişinin ilişkiyi algılayış şekli önemlidir: İlk cinsel deneyimlerin sağlıklı olmayan ortamlarda yaşandığı durumlarda kişinin aşırı gergin ve bir performans gösterme gereği içerisinde ilişkiye yaklaştığı durumlarda erken boşlamanın sık görüldüğünü görmekteyiz.
Kişinin olaya verdiği değer, önemin fazla olması, yani performans anksiyetesinin yoğunluğu, düzensiz cinsel ilişki ya da nörojenik hassasiyetin varlığı erken boşalmayı yaratmada önemli faktörler olarak görülmektedir.

FİZİKSEL BİR NEDENİ DE OLABİLİR Mİ?
Genellikle altta yatan neden psikolojik olsa da nadiren fiziksel bir neden (prostat bezi inflamasyonu veya sinir sistemi fonksiyon bozukluğu gibi) de etken olabilir:
- Sempatik sinir sistemi hasarı (örneğin abdominal ameliyat sonrası)
- Prostat hipertrofisi ve prostatitis
- Üretrit
- Diabetes Mellitus (şeker hastalığı)
- Bölgesel genito-üriner hastalık
- Bölgesel duyu hasarı
- Polisitemi
- Polinörit vb. gibi organik faktörler etkili olabilir.

ERKEN BOŞALMA DAHA SIK OLARAK HANGİ YAŞLARDA GÖRÜLÜR?
Her yaşta olmakla beraber en çok genç erkeklerde görülür. Erken boşalma erkeğin yaşından çok seksüel deneyiminin yeni olmasından (yeni bir partner , vb) kaynaklanmaktadır. Ancak yaş ilerledikçe ikincil ereksiyon için gereken sürenin uzaması, tam ereksiyona ulaşamamadan dolayı başvurular sıkça olmaktadır. Ereksiyon tam olamayınca erken boşalma kaçınılmaz olmaktadır. Çoğu zaman evliliklerde eşler bu sorunu kabullenmiş görünüyor, oysa evlilik dışı bir ilişkiye girildiğinde yeni partner için bu sorun büyük paniğe yol açabiliyor.
ERKEN BOŞALMANIN TEDAVİSİ NEDİR?
Öncelikle erkeğin psikolojik yapısını inceleyip psikosomatik bir durum var mı, yoksa uyarıyı arttıran özel bir sebep var mı, onu araştırıyoruz. Önemli olan bir uzmana başvurulması. Erken boşalma sorunu da olsa erkekler bir uzmana başvurarak bu konuyu anlatmaya çekiniyor.
Kişinin boşalmanın kontrolünü elde etmesi için bazı ev ödevleri verilir. Kişinin kendisinin ve eşiyle beraberken yapacağı birtakım çalışmalardan oluşur. Burada kişinin boşalmanın kontrolünü sağlaması için egzersizler oluşturmaktadır. İlaç tedavileri de destek olarak verilmekle birlikte ev ödevleriyle kişinin ilaca bağımlı olmaksızın kendi başına kontrolü sağlaması amaçlanmaktadır.

Tedavide, kişinin olayı algılayış biçimi, partnerinin olup olmaması ve onunla beraber terapiye gelmesi çok önemlidir.
Cinsel tedaviler eğer kişinin başka bir kişilik veya ilişki problemi varsa uygun değildir. Öncelikle kişinin diğer problemlerinin ele alınması ve tedavisi gerekir. Çünkü bu problemler cinsel tedavide engel oluştururlar. Örneğin: kişinin depresyonu ya da partner problemi, boşanma döneminde cinsel tedaviden önce depresyonunun ve ilişki problemlerinin düzenlenmesi gerekmektedir.

EGZERSİZLER
Tedavide egzersizler kişinin kendi başına yapacağı çalışmalar ve partneriyle yapacağı çalışmalar şeklinde düzenlenmektedir.

Erken boşalmada boşalma refleksif hale gelmeden kişinin bunu hissetmesi ve durdurması hedeflenir. Çok erken boşalan kişide, bu noktada herhangi bir egzersiz (sıkma, germe, çift yönlü germe) uygun değildir.
En sık olarak sıkıştırma / sıkma tedavisi de kullanılmaktadır. Cinsel ilişki sırasında veya öncesinde eğer erkek erken boşalma olacağını hissederse cinsel ilişkiye ara verir ve kendisi veya eşi penisi baş ve işaret parmakları ile kavrayarak sıkar; ve penisin uç kısmının hemen gerisine yaklaşık 20 saniye süresince hafif bir basınç uygular, daha sonra cinsel ilişkiye baştan başlanır. Bu yöntem gerektiği kadar sıklıkla uygulanabilir. Basit bir eğitim şekli de ilişki halinde veya mastürbasyon yaparken: penisinizi sizin yada partnerinizin uyarması fakat boşalmadan hemen önce bu uyarıyı durdurması, 30-60 sn. uyarıyı durdurduktan sonra tekrar uyarması ve boşalmadan az önce durdurması şeklinde bir siklusu 5-6 kere tekrarladıktan sonra ancak boşalmaya izin vermektir.

Burada unutulmaması gereken husus, hasta ve partnerinin verilen ödevleri algılayabilecek düzeyde olması ve öncelikle diğer tetkiklerinin tamamlanmış olarak bu terapilere başlanmasının önemidir.
TEDAVİDE DİĞER YÖNTEMLER:
Düzenli bir cinsel yaşam ve sürekli bir partner öneriyoruz. Ayrıca İlaç tedavisi - dopamine antagonistleri - antidepresanlar - anksiyolitikler - Anestezik etkili losyon/kremler de davranış terapiye ek olarak önerebiliyoruz. Ayrıca yoga meditasyondan da fayda görüldüğünü belirten çalışmalar mevcuttur.
Davranış tedavisinin başarı oranı %60-90 arasındadır. Ancak, eşlerin birbiri ile uyumunun iyi olması gerekir ve tedavi edildikten sonra da erken boşalma tekrarlayabilir.

ERKEN BOŞALMANIN ETKİLERİ NELERDİR?
Bir çok erkek zaman zaman erken boşalma problemi yaşamakta ve sonradan kendileri bu sorunu çözmektedirler. Tedavi gerektiren durumlarda ise oldukça başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.
Kalıcı “erken boşalma” hem erkeğin hem partnerinin seksüel fonksiyonları üzerine zararlı etkileri vardır. Çoğu erkek ilk ilişkilerinde erken boşalma eğilimindedir. Erkeğin cinsel deneyimlerinin sayısı arttıkça ve sevişmenin yapılabildiği uygun ortamlar doğdukça daha güvenli olur ve erkek kendini tutmayı öğrenir. Çoğu erkek bu problemin üstesinden gelir ama bazıları bir uzmanın görüşüne ihtiyaç duyar.
Erken Boşalmanın ÖnlenmesiErken boşalmadan kurtulmak için yapılan egzersizler sonucunda boşalmada yeteri kadar geciktirme sağlanınca, “ben iyileştim ön yargısı” ile hareket etmek doğru değildir. Israrla vurguladığımız gibi erken boşalma bir hastalık olmadığına göre, boşalmanın geciktirilmesi, bir hastalıktan kurtuluş değildir.

Böyle bir yargı, ardından gelen cinsel ilişkilerde öğrenilenlerin ihmal edilmesiyle heyecanın artmasına ve sorunun tekrarlamasına yol açabilir.
Aslında en doğru olanı, erkeklerin boşalma kontrolü sağlamayı öğrenmesi ve bu tecrübelerini her cinsel ilişkide kullanmaya çalışmasıdır.

Ayrıca erken boşalmayı önlemek için aşağıdaki önerilere de kulak asılmasında fayda vardır:
Açık havada dolaşın
Heyecanlardan ve önyargılardan uzaklaşın
Sık banyo yapın
Sinir sistemini dinlendirici ortamlarda bulunun
Hafif alkol alın
Her erkeğin bazen erken boşalabileceğini unutmayın, bu normaldir
Erken boşaldığınızda her şeyi yitirdiğinizi düşünmeyin, önemli olanın partnerinizle birlikte olmak olduğunu ve her ikinizin de hoşuna giden bir şeyler yapabileceğinizi düşünün
Eşinize karşı daima sağlıklı ve uyumlu düşünceler besleyin
Cinsel birleşim öncesi aşk oyunlarını ciddiye alın
Çift olarak birlikte orgazm olmayı arzulayın, bunun için daha önce bir işaret kararlaştırın ve zamanı gelince bu işaretten yararlanın
Psikoterapik yardım almaktan çekinmeyin
Cinsel ilişkide kendinizi kanıtlamak zorunda hissetmeyin
Aşk kaslarınızı kasıp gevşeterek boşalmanızı geciktirebilirsiniz
Herkesin cinsel sorunlar yaşayabileceğini unutmayın
Sık sık çiş yapın ve çiş yaparken kendinizi tutup bırakın, böylece aşk kaslarınızı kontrol etmeyi öğrenebilirsiniz
Erkeklerin penisin baş kısmı ve çevresinin uyarılmasıyla büyük heyecan duyduğunu unutmayın
Kendinizi yetersiz veya suçlu hissetmekte aceleci olmayın
Yavaşça giriş yapın, penisi olanaklı olduğu kadar derine yerleştirin, hafif hareketlerle devam edin, fazla uyarıldığınızı duyumsadığınızda gidip gelme hareketlerini hemen durdurun, penisinizin başı içeride kalacak şekilde hızla geri çekin, sakinleşene kadar derin derin nefes alıp bekleyin
Cinsel ilişki sırasında hareketlerinize zaman zaman ara verin, heyecanınızı yatıştırabilmek için dinlenin ve dinlenirken duyguları alevlenen ve sabırsız duruma gelen partnerinizi okşayarak ve klitorisiyle oynayarak uyarmayı ihmal etmeyin
Her gece yatmadan önce, kendinizi kontrol ettiğiniz uzun bir cinsel birleşmenin hayalini kurun. Yapacağınız bu “fantezi modellemesi”, boşalmanın geciktirilmesini önceden planlamanızı kolaylaştıracaktır
Erkeklerin ilk birleşmede boşalma süresi daha kısadır ikincisinde daha geç boşalırlar. Bu nedenle ilk birleşmede ön sevişme zamanını uzun tutun ve partnerinizin yeterince uyarılmasını sağlayın. İkincisin de ise partneriniz sizi daha çok uyarsın
Eşinizle sorunlarınızı konuşun ve kesinlikle iletişim eksikliği gelişmesine izin vermeyin.
[spvideo]https://www.youtube.com/watch?v=f0pUBi67f1E[/spvideo]

Erken Boşalma Nasıl Bir Sorundur?

Erkeklerin cinsel problemlerine baktığımız zaman erken boşalma sorunu 1. sırada yer almaktadır. Erkeklerin %70’inde görülen ciddi bir sorundur. Maalesef bu sorun belli bir süre sonra erkekler tarafından kanıksarak kabul edilir hâle gelmektedir. Bu sürecin sıkıntıları kadın ve erkek için problemler oluşturmaktadır.
Çünkü cinsellik maalesef erkeğin aktif olmasıyla yaşanan bir süreçtir. Eğer erkek bu süreci kontrol edemiyorsa cinsellik bitmektedir. Cinsellik, yalnızca erkeğe ait bir süreç değil, kadın ve erkeğin ortak yaşadığı bir paylaşım sürecidir. Cinselliğin amacı boşalmak değil üremek ve haz almaktır. Boşalmak bu sürecin bir sonucudur.


Bununla birlikte eşine yeterli mutluluğu sağlayamayan erkek, sıkıntılanmakta ve kendini yetersiz görmektedir. Bu durumu direkt itiraf etmese bile içinde hissetmektedir. Boşalmasını kontrol edemediği için bir sonraki cinsel ilişkiden kaygı duymaya başlar hâle gelir. Acaba gene erken mi boşalacağım kaygısı ile ya cinsellikten uzaklaşmakta ya da cinselliğin içerisinde performans düşüklüğü ve sertleşme kayıpları gibi problemler yaşamaktadır.

Orgazm Ve Havsala Kasları

Erkekte olduğu gibi, kadının orgazmında da refleks kasılmaları vajinaya giren penis tarafından oluşturulur. Bartholin salgı bezlerinin ve serviksin salgıladığı sıvı bol ölçüdeyse, erkeğin boşalması gibi, kadında da buna benzer bir olayın olduğu sanılır. Bu sıvının ölçüsü her kadında farklıdır. Kadındaki bu belirti, orgazmdan hemen önce salgılanan sıvıdan zor ayırt edilir. Ne erkek, ne de kadın bu ayrımı saptayabilir.



Yukarda belirtildiği gibi, erkekte orgazm, bölgesel uyarılma veya beyin tarafından aktarılan cinsel heyecan sayesinde olur. Aynı şey kadının orgazmı için de geçerlidir. Cinsel ilişkinin doruğuna yaklaşınca, kadın eşinin orgazma yaklaşmakta olduğunu bölgesel uyarılmalardan bütün vücudunda duyumsar ve durum beyne aktarılır. Heyecan artar, doruk noktası yaklaşır ve erkeğin boşalma anında, bunu kadının orgazmı izler.

Orgazmda göz önünde tutulması gereken başka bir etken daha vardır. Erkek orgazma sadece boşalma yoluyla ulaşabileceği için, bu ancak her cinsel ilişkide bir kez olur.

Buna karşılık kadın, erkeğin ona ustaca aşk oyunu ile sağlayabileceği kadar çok kez orgazma ulaşabilir. Bir cinsel ilişki sırasında kadında durmadan değişik orgazmlar görülebilir. Her iki eş, kadın ve erkek, böylece olağanüstü şekilde tatmin olurlar. Fakat onların her orgazmda daha fazla yorulduklarını ve ertesi gün yorgunluk ve bitkinlikten yakınacaklarını unutmamamız gerekir.

Kadının orgazmındaki karakteristik bir belirti, havsala adalelerinin kasılmasıdır. Vajina adaleleri kasılınca, bu penisi uyarır, penis de tekrar vajina duvarını uyarır. Havsala ve vajina kasları kusursuz birer uyarıcıdır. Kadın kendini alıştırdığında, bu kaslardan birini veya ikisini birden hareket ettirebilir. Bunlardan biri vajina ağzını saran yüzük şeklindeki kastır; buna vajina ağzının kontraksiyon kası adı verilir. Anüsü açıp kapayan kasla birlikte sekiz (8) rakamı şeklini alır. Bunun tıbbi terimi: Levator ani'dir. Öteki de havsala kemiği içinde vajinayı saran, at nalı şeklindeki kastır. Van De Velde'ye göre, bu kasın vajinayı saran bir kısmının adı Levator vajinaedir.

Vajina ağzından pek uzakta olmayan bu iki kas lifleri vajinaya destek olur. Bu adalelerin ustaca kasılmasıyla cinsel ilişkide sadece erkeğin aldığı zevk artırılmaz, aynı zamanda kadın kendisinin de daha fazla uyarılmasını sağlar. Kadın bu adaleleri sürekli kasıp gevşetmekle kolayca orgazma ulaşabilir. Aynı zamanda kadın, erken boşalmadan sonra penisin yumuşamasını, bu adaleleri sürekli kasmakla önleyebilir. Böylelikle kendi orgazmı gitgide hafiflerken, erkeğin penisinin sert kalma süresini de uzatmış olur.

Bu belirtilen iki kas grubu irade dışı öyle kasılabilir ki, penisin girmesini veya çıkmasını engelleyebilir. Bu belirtiye vajina krampı (vajinismus) adı verilir; ruhsal kramplar, cinsel ilişkinin yanlış yorumlanması vajina kramplarının baş etkenidir.Orgazm Ve Havsala Kasları

Sağlıklı Cinsellik/Cinsel Wellness Nedir?

Geçtiğimiz aylarda yeni bir kavramla tanıştık: Cinsel wellness. Tam Türkçe’sini bulmak zor olsa da, bunu ”cinsel afiyet, iyilik” olarak çevirmek yanlış olmaz. Peki nedir bu cinsel wellnes, kimler, niçin ihtiyaç duyar?


Cinselliğe yeni bakış açısı
Tüm dünyada cinsellik artık biyo-psiko-sosyal perspektiften inceleniyor. Yani, cinselliği etkileyecek damarsal, sinirsel, hormonsal faktörlerin yanı sıra, genel sağlığa ilişkin risk faktörlerinin ayrıca kişinin psikolojik ve sosyal yapısının incelenip bir tedavi planı oluşturulması esas olarak alınıyor. Şu anda devam ettiğim ESSM (European Society for Sexual Medicine)’a bağlı Avrupa Cinsel Tıp Akademisi’nde de tüm konular bu şekilde ele alınıyor. Aslında bu durum tüm sağlık için geçerli. Dünya Sağlık Örgütü, ayrıca cinsel yönden sağlıklı olmanız için, sadece sertleşme sorunu, orgazm problemi gibi bir cinsel sorun yaşamamanızın yetmeyeceğini, eğer cinsellikte, fiziksel olduğu kadar, psiko-sosyal yönden de mutlu değilseniz, sağlıklı sayılamayacağınızı vurguluyor.
Ekibimizde üroloji, androloji, jinekoloji, dahiliye, psikoloji, beslenme ve egzersiz yönünden uzmanlarımız var. Biz bu ekiple birlikte kişileri ve mümkünse partnerlerini inceleyip bir cinsel sağlık profili oluşturuyoruz. Bu plan dahilinde verilen beslenme, egzersiz önerileri, besin destekleri, gerekirse cinsel sorunların medikal tedavileri, varsa dahili sorunların tespiti ve tedavisi, stres yönetimi, cinsel terapi gibi kişiye özel uygulamalardan yararlanıyoruz.>

Şu ana kadar alışagelmiş tedavilerde kaliteli yaşlanma programları ile androlojik cinsel tedavilerin ayrı ayrı ele alındığını belirten Hattat, bu konuları birleştirerek hastalara metabolik dedektif gibi yaklaştıklarını, bir yandan da cinsel sağlıkları ve ilişki kalitelerini incelediklerini belirtiyor ve kişinin yaşam kalitesini artırmak, cinsel performansını artırmak, enerjik olmasını sağlamak gibi sebeplerle bitkisel besin takviyelerini de önerebildiklerini sözlerine ekliyor.

ETKİLENEN SADECE ERKEKLER DEĞİL.
Kadınlarda cinsel sorunlar aslında erkeklerden daha fazla görülüyor. Yapılan çalışmalar kadınların neredeyse yarısının (yüzde 40-45) bir cinsel sorun yaşadığını gösteriyor.
500 kadın üzerinde yapılan bir çalışma, kadınların yüzde 39′ unun en az bir cinsel sorun yaşadığını ortaya koydu. Yaklaşık 13 bin kadın üzerinde yapılan başka bir araştırma da, kadınların yaklaşık yüzde 70′inin tam olarak tatmin olmadığını gösterdi. Üstelik bu sorunlar yaşla birlikte artıyor.

Kadınlarda en sık cinsel isteksizlik, orgazm sorunları, cinsellikten zevk alamama, uyarılma ve ağrı hastalıkları ile performans endişesi görülüyor. Bunların sebeplerine bakıldığında, organik faktörlerle, yani damarsal, hormonsal, sinirsel sorunlar gibi problemlerle birlikte, kadının cinselliği nasıl öğrendiği, eski deneyimleri, ilişki problemleri, iletişim sorunları, kültürel baskılar gibi psiko-sosyal nedenler de önemli yer tutuyor. Bir de erkeğin sorunu kadını etkiliyor. Partnerin sertleşme sorunu, erken boşalma, penisteki anatomik şekil veya hacim bozuklukları kadının cinsel hayatını olumsuz etkiliyor, tatminini azaltıyor.

11 Mart 2019 Pazartesi

Cinsel İsteksizlikte Tedavi

Cinsel isteksizlik tedavisi, cinsel isteksizliğe neden olan faktörün ortaya konmasından sonra mümkündür. İsteksizliğe neden olan neden kadın hastalıkları veya başka bir fiziksel hastalıksa öncelikle bunun tedavisi gerekmektedir.

Herhangi bir organik hastalık saptanamamışsa cinsel isteksizliğin nedeni psikolojiktir. Bu durumda çiftlerin birlikte psikiyatrik yardım alması gerekmektedir. Bu tedavi sırasında kadında cinsel isteksizliğe neden olan durumlar açığa çıkartılır.


Bu arada bir jinekolog tarafından cinsel "erojen (duyarlı) bölgeler" (meme uçları, klitoral bölge, kulak çevresi, boyun, bacaklar gibi) ve bunların nasıl uyarılacağı çiftlere anlatılır. Kadına çatı kaslarını kasıp gevşetme egzersizleri öğretilerek vajenin daha duyarlı hale gelmesi sağlanır.

Erken Boşalma Probleminde Kadının Rolü

Erken boşalma problemi ile karşılaşıldığında kadınlar genellikle ne yapacaklarını bilemez ve kendilerini çaresiz hissederler. Bu sorun yalnızca erkeğin değil kadında yani ortak bir sorunudur. Kadının hiç bilmediği bir konu karşısındaki tutumu eşini ve yaşadıklarını anlamaktır, bunu erken boşalma tedavisini yürüten doktorun sistemi ile koordine etmesi ile sorun aşılır.

Kadında erken boşalma probleminin bir aşılabilecek bir sorun olduğunu ve eğer ilk cinsel denemelerinin üzerinden 1 aya yakın bir zaman geçmişse artık bunun için profesyonel bir destek alınması gerektiğini kabul etmesi  ve eşini zorlamadan tedaviye yönlendirmesi gerekir.

  • Erken boşalma tedavi süreci başlangıcında hem kadın, hem erkek için anlaşılması zor bir süreçtir ve özellikle sürecin başlangıcında kadın sıkıntılı ve endişeli olabilecektir. Bu süreçte erkek ona daha toleranslı olmalıdır. Eşini serbest bırakmamalı ve süreci oluruna terk etmemeli ama zorlayıcıda olmalıdır. Pasif değil destekleyici olunmalıdır.
  • Bu süreci doktor yardımı ile beraberce aşabileceklerini, bazı duygusal sıkıntıları olabileceğini, onu her koşulda sevdiğini ama vazgeçmemesi gerektiğini çok kez söylemeli ve çekingen olmamalıdır.
Bu sorunun çözümünü istemek, inanmak ve birlikte yol alarak erken boşalma problemi çok basit ve de kısa süre içerinde çözülür.

Yatağınızı Ateşleyecek Öneriler

Eski tatlı heyecanınızı yitirdiniz diye üzülmeyin, uzmanların önerilerine kulak verin!
Hayat şartları, ekonomik krizler, işyerinde yaşanan stres gibi faktörler içinizdeki ateşi söndürmüş olabilir. Ama kıvılcımları tekrar ateşe dönüştürmek elinizde. Hem de kolay bir yöntemle…

Öncelikle partnerinizle bir ya da iki hafta herhangi bir fiziksel temasta bulunmamak için anlaşma yapın. Diğer taraftan birlikte erotik içerikli filmler seyredin, telefonlarınıza kışkırtıcı mesajlar gönderin, bakışlarınızla birbirinizi tahrik edin. Ama gece yattığınızda asla birbirinize dokunmayın. Kısacası uygulayabildiğiniz kadar cinsel rejim uygulayın. Bir ya da iki hafta sonra her şeyin çok farklı olduğunu siz de göreceksiniz.
Uzmanlara göre sağlıklı bir cinsel yaşamda ‘hassasiyet’ en önemli faktörlerden biri. Seksologlara göre hassas seksin avantajı, yavaş hareketler ve yumuşak dokunuşlar sayesinde çiftlerin erojen noktalarını bulma olasılığının yüksek olması. Diğer taraftan seks terapistleri hassas seksin cinsiyete göre değiştiğini belirtiyorlar.
Çünkü kadınlar duyduklarından, erkekler ise gördüklerinden daha fazla tahrik oluyorlar. Bu sefer ışıkları kapatmasına izin vermeyin ve ona tek kişilik bir striptiz şov hazırlayın. Kıyafetlerinizi ağır ağır çıkarıp onun üzerine fırlatın ve hiç aceleniz olmadığını ona hissettirin.
İnsanların birbirlerini ilk keşfetmeye başladıkları zamanki heyecanları ve birbirlerinin vücutlarını yeni tanımalarını, hissedilen cinsel arzunun en doruk noktaya ulaştığı anlardan biri olarak nitelendiriliyor.

Uzmanlar uzun süreli ilişkilerde o ilk günkü heyecanı ve keşfetme güdüsünü canlı tutabilme için çiftlerin kafalarında birlikte paylaştıkları güzel anları canlandırmalarını öneriyorlar. Hafızanızı kurcalayıp bu anları yeniden yaşamak duygusal olarak ona kendinizi daha yakın hissetmenizi sağlarken diğer taraftan fiziksel olarak da onunla bir şeyler paylaşma isteğiniz ilk günkü seviyesine dönecektir.
Uzmanlar sınırsız seksten bahsederken sadece hayal gücünü ön planda tutmuyorlar; burada oyunculuğunuz ve espri yeteneğinizle kendi sınırlarınızı aşmanın da önemli bir yeri var.

Değişikliğin getirdiği heyecanın ilişkinize taze kan getireceğini düşünerek hayal gücünüzü çalıştırın. Gece için senaryosu size ait ufak bir seks oyunu planlayın. Sizin farklı tavırlarınızın onda yarattığı heyecanı görünce cesaretiniz iki katına çıkacak.

Cinsellik ve Beyin Fonksiyonları

Beyin yapısının ve fonksiyonlarının cinsiyete bağlı değişiklikler gösterdiği, özellikle son yıllarda yoğun araştırmalara konu olmuştur. Çünkü beyin morfolojisinde ve fizyolojisindeki bu farklılıklar hem kadın-erkek davranışlarında önemli farklılıkları meydana getirmekte, hem de özellikle psikiyatride pek çok hastalıkların patogenezinde ve tedavisinde önemli role sahip görünmektedir.

Evlilikte Cinsel Yaşam ve İlk Cinsel İlişki

Evlilik, kadının ve erkeğin beraber yaşamak üzere karşılıklı anlaşma ile oluşturdukları sosyal bir kurumdur. Bu kurum sevgiyi, saygıyı, cinselliği, mutluluğu ve üzüntüyü dahi paylaşmayı içerir. Evlilik kadının ve erkeğin sahip olduğu temel haklardan bir tanesidir. Evliliğin toplum tarafından kabul görmesi içinde yasalar çerçevesinde onaylanması gerekir. Gelenek ve göreneklerde evliliğin oluşmasını ve yapısını etkilemektedir.


Kadının ve erkeğin sosyal yaşamdaki rolleri daha doğar doğmaz yetiştirilme tarzları ile başlar. Bu roller toplumsal ve kültürel farklara göre bazı değişikliklere uğrasalar da temelde aynı esaslardadırlar. Kadının yapısı itibarı ile daha duygusal olması kolay incinip kolay sevinmesi hormonları ile ilgili olup bu onun annelik yapabilmesi için gereklidir. Kadın adet gördüğü zaman veya gebe kaldığı zaman veya doğum yaptıktan sonra fiziksel olarak eskisine nazaran daha güçsüz düşer. Bunun sonucunda da erkek koruyucu ve kollayıcı olmak zorundadır.
Kadın ve erkek ilişkisindeki en önemli şey kadını kadın, erkeği erkek olarak kabul etmek ve karşı tarafın istek ve arzularına saygı duymaktır. Çünkü daha evvelde söylediğimiz gibi daha bebeklikten itibaren farklı yetiştirilir ve farklı hissetmeye başlarız. Bir kadının bir erkeğin nasıl düşündüğünü veya bir erkeğin bir kadının niçin farklı davrandığını anlamasına imkan yoktur.

Çünkü farklı hormonlar etkisi altında olunca karşı cinsin bilemediği ve anlayamadığı duygular gelişir. Mesela kadınlar erkeklerin niçin seks isteklerini kontrol edemediklerini ve devamlı seks istediklerini (daha doğrusu duygusuzca seks yapabilmelerini) pek anlayamazlar. Kısaca açıklayacak olursak erkeklerde devamlı sperm ( meni ) üretimi vardır ve bunun depolandığı kesenin kapasitesi eğer hiç boşalma olmazsa yaklaşık dördüncü günden sonra dolar ve sanki idrar torbanız dolduğunda nasıl işeme arzusu duyuyorsanız ve bu ilerledikçe rahatsızlık yaratıyorsa, erkekte eğer boşalmadığı süre dört gün veya daha fazla olursa devamlı kontrolsüzce seks arzusu duyacak sonuçta belki de saldırganlaşacak ve hatta istenmeyen olaylarla karşılaşılacaktır. Bazen ise doğanın bir savunma sistemi olarak ilişki kuramayan veya masturbasyon yapamayan erkek uykusunda boşalacaktır. Bu gerçeği göz önüne alarak hanımlarımızın eşlerine olan yaklaşımlarına daha iyi değerlendirmelerini istiyoruz ve aralarında olabilecek bazı problemleri cinsellikten uzak durarak onları istedikleri şekilde yönlendirebileceklerini düşünürlerse en yanlış şeyi yapmış olacaklardır.

Erkeklerde kadınları oldukları gibi kabul etmeli ,onların yaşam tarzlarına ve duygusallıklarına saygı göstermelidirler, çünkü bu kadının doğasının bir gereğidir ve duygusal olmayan bir kadın ne erkeğini mutlu edebilir ne de iyi bir anne olabilir.
O zaman karşılıklı sevgi ve saygı, birbirinin isteklerini anlama ve destekleme evliliğin temel şartlarındadır. Farklı iki cinsin arasındaki diğer insanlardan farklı olan iletişim cinselliktir ve özel olmalıdır.

Kadın Cinsel Organlarının Yapısı

Kadın Cinsel Organlarının Yapısı
Kadın üreme organları (genital organlar) dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır. İç genital organlar kadın iskeletinde bacakların hemen üzerinde yer alan leğen kemikleri ve bel kemiği tarafından oluşturulan kemik çatının (latince pelvis) içinde koruma altına alınmışlardır.
Kadın Organlarının Yapısı ve İşleyişi
Yandaki resimde kadın genital organları önden bakışta şematik olarak görülmektedir.

Kemik Çatı
Kadın doğası gebe kalmaya, rahim içinde gelişmekte olan bebeği büyütmeye ve nihayet olgunlaşmış bebeği dünyaya getirmeye göre düzenlenmiştir. Bu görevleri yerine getirmek amacına yönelik olarak kadının kemik çatısı erkeğin kemik çatısına göre belirgin farklılıklar gösterir:
Yandaki resimde solda alt alta yer alan iki resimde erkeğin kemik çatısı üstten ve önden bakışta, sağda alt alta yer alan iki resimde ise kadının kemik çatısı üstten ve önden bakışta görülmektedir. Dikkatlice bakıldığında erkeğin üstten bakışta kemik çatı açıklığının kalp şeklinde, kadının kemik çatı açıklığının ise yuvarlak olduğu görülebilir. Bu farklılık erkeğin leğen kemiklerinin yapısının daha çok ağır yük taşımaya yönelik, kadının leğen kemiklerinin yapısının ise bebeğin başının doğum esnasında leğen kemikleri tarafından oluşturulan doğum kanalına girmesine yönelik yapılanmasından kaynaklanmaktadır.
Yine benzer bir şekilde önden bakışta erkeğin leğen kemikleri alt açısı dar, kadının leğen kemikleri alt açısı bebeğin doğum kanalından dışarıya rahatça çıkabilmesine olanak tanımak için geniş açılı olarak yapılandırılmıştır.
Kadının kemik yapısının üzerinde yer alan kaslar ve bağlar bebeğin doğum kanalından geçerek dış dünyaya çıkma sürecinde ona mümkün olan en geniş alanı sağlamak amacına yönelik olarak gevşemeye elverişli olarak yapılandırılmışlardır. Erkeklerin leğen kemikleri daha çok yük taşımaya elverişli olacak şekilde biçimlendirildiğinden kaslar ve bağlar çok fazla gevşeme göstermezler. Kadınlarda bel ağrısının erkeklere göre daha sık görülmesinin en muhtemel nedeni budur.
Dış Genital Organlar
Kadın dış genital organları vücudu örten cilt tabakasının bir devamıdır ve kadın iç genital organlarına giriş kapısını, bebeğin doğduğu "doğum kanalından" çıkış kapısını oluştururlar. Dış genital organlara topluca vulva adı verilir.

Dış genital organların karşıdan bakıldığında görüntüsü
Kadın dış genital bölgesinin genel yapısı
Vulva, kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte "çatıyı" oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir.
Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında klitoris bulunur. Dış genital organların bir tabaka altında kadının doğum yapmasında, idrar ve dışkı çıkışı gibi işlevleri istemli olarak yürütmesinde önemli yeri olan kaslar bulunur. Bu kaslara topluca pelvis tabanı kasları adı verilir.
Dış (büyük) dudaklar
Dölyolu (vajina) girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer alanlarıdır. Dış dudaklar önde genital kılların olduğu pubis tepesinde, arkada ise anüsün hemen üstünde birleşirler. Üzerleri genital kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağdokusu içerirler.
İç (küçük) dudaklar
Sağlı sollu dış dudakların iç yüzlerinde yer alan, klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına uzanan kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin etrafını sararlar. İç dudaklar normal şartlarda bacaklar kapalıyken görünmezken bazı kadınlarda dış dudaklardan daha geniş olduklarından dışarı taşabilirler. Kılla kaplı değildirler ve ciltaltı yağdokusu içermezler.
Vajina girişi
İç dudakların devamında yer alan ve kızlık zarına kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Kızlık zarı yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir.

Kızlık zarı
Latince de hymen ("himen" okunur) olarak adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir ve ortasında bir veya daha fazla sayıda delik içerir. Her kadında farklı yapıya sahip olmasına karşın, genellikle ilk ilişki esnasında hafif bir kanamayla yırtılır ve böylece vajina girişiyle vajinanın birleşmesini sağlar.

Kızlık zarının kadın genital organlarını enfeksiyondan koruduğu söylense de, ortasında adet kanamasının akmasını sağlayacak deliği veya delikleri olan bu yapının bakterilerin geçişini nasıl engellediği açıklanamadığından, bu işlevi tartışmalıdır.
Klitoris
Klitoris hemen pubis tepesi altında yer alan bir yapıdır ve üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen alt kısmında idrar deliği, idrar deliğinin altında ise vajina girişi bulunur. Klitorisin dıştan görünen düğme şeklindeki parçasının yanında vulvanın içine tümüyle gömülü şekilde yanlara doğru uzanan iki kolu vardır ve bu haliyle klitoris gerçekte Y şeklinde bir yapıdır. Klitoris cinsel ilişki esnasında aynen erkeğin penisi gibi sertleşebilme özelliğine sahiptir. Kan damarlarından oldukça zengin bu yapı kadın orgazmında önemli görevler üstlenir.

İdrar Deliği (uretra ağzı)
Klitorisin hemen altında, iç dudakların önde birleştiği yerde bulunan ve idrarın dışarı boşaltılmasını sağlayan idrar deliği aşağıda anlatılacak olan uretra adlı yapının son kısmını oluşturur.
Perine
Perine dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında yer alan bölgedir. Ciltle kaplı olan bölge ciltaltında idrar ve dışkı işlevlerinin kontrolünü sağlayan kasları barındırır. Bu kaslar doğum eylemi esnasında mümkün olduğunca gevşeyerek bebeğin başının doğmasına izin verirler.
Doğum eyleminin son aşamasına gelindiğinde bebeğin doğumunu kolaylaştırmak amacıyla perineye yapılan kesiye epizyotomi (doğum kesisi) adı verilir. Bu kesinin amacı bebek doğarken bu bölgenin yırtılmasını ve altta bulunan perine kaslarının zarar görmesini engellemektir.
Vulvada bulunan salgı bezleri
Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır. Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin ("bartolin" okunur) bezleridir.
Makat (anüs)
Makat kalın bağırsağın son kısmıdır ve depolanan dışkının dışa atılmasını sağlar.
Bu yapının vajinaya ne kadar yakın olduğuna dikkat edin. Bu anatomik yakınlık nedeniyle kalın bağırsaktan dışkılama esnasında gelen bakteriler vajinayla yakın temasta olurlar ve enfeksiyon tehlikesi oluştururlar.
Kadınların tuvalet sonrası temizlikte dikkat etmeleri gereken çok önemli bir kural vardır:
Temizlik arkadan öne (anüsten vajinaya) doğru değil, önden arkaya doğru yapılmalıdır. Zira arkadan öne temizlik kalın bağırsak bakterilerinin vajinaya ve buradan da uretra ağzına bulaşmasına ve bu bölgelerde sık sık enfeksiyonlar yaşanmasına neden olabilir.
Kızınıza tuvalet eğitimi verirken de bu kuralı öğretmeyi ihmal etmeyin.
İç genital organlar
İç genital organlar penisi içine kabul eden vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı olan ve aynı zamanda sperm için bir depo görevi üstlenen rahim ağzıyla, bebeğin büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan dönemlerde adet kanamasının oluştuğu rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu rahimin her iki yanında boynuz gibi yer alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir Fallop tüpü, uçlarında bulunan saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas eder.
Vajina
Vajina, vajina girişiyle başlayan ve uç kısmında rahim ağzının yer aldığı boru şeklinde ve yaklaşık 10 santimetre uzunluğunda bir yapıdır. Vajina girişinde bulunan salgı bezleri ilişki esnasında vajina girişi ve vajinanın kayganlaşmasını sağlar.
Normalde ön-arka duvarları birbiri üzerine katlanmış olarak duran bu yapı, doğum eyleminde doğum kanalının yumuşak kısmının yapısında yer alır ve bebeğin başının geçmesine müsaade edecek kadar esner.
Uretra
İdrarın depolandığı mesanenin devamında yer alan bu boru şeklindeki yapı idrar boşaltım sisteminin son basamağını teşkil eder.
Uretra kadında erkekten çok daha kısadır. Bu kısalık ve genital sistemin vajina ve anüse yakınlığı, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonlarının daha sık yaşanmasına neden olur. Yine ilk cinsel deneyimlerini yaşayan kadınlarda ilişkinin verdiği "tahriş", ilişki sonrasında sık idrara çıkma, idrarı zor yapma, idrarı boşaltamamış olma hissinin yaşanmasına neden olabilir.

Rahim ağzı spermler için rahim içine giriş ve doğumda bebek için rahimden çıkış kapısıdır. Vajinanın devamında yer alır. Rahimağzı kanalında yer alan salgı bezleri gebeliğe elverişli günlerde spermlerin geçişini kolaylaştıran, gebeliğe elverişli olmayan günlerde bu geçişi zorlaştıran salgılar üretir. Rahimağzı salgıları ayrıca vajinadan rahim içine bakterilerin girişini engeller. Normal şartlarda sert bir koni biçiminde ve birkaç milimetre açıklığında olan bu yapı doğum eylemi esnasında yumuşar, incelir (bu incelmeye "silinme" denir) ve yaklaşık 10 santimetre açılarak bebeğin çıkmasına izin verir.
Rahim>
Rahim (uterus), ucunda rahimağzı bulunan, yanlarda da boynuz şeklinde Fallop tüpleri yer alan, kasılma yeteneği güçlü kaslardan oluşan armut şeklinde bir yapıdır. Rahim içindeki boşlukta rahim iç tabakası (endometrium) yer alır. Rahim gebe olunmayan dönemde mandalina büyüklüğünde sert bir yapıdır ve ağırlığı yaklaşık 60 gramdır. Gebelikte rahim yaklaşık 3 kilogramlık bir bebeği içinde taşıyacak şekilde büyür ve doğum eylemi başladığında güçlü kaslarının kasılmasıyla, rahimağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin doğması sağlanır. Rahimin bilinen tek işlevi doğmamış bebeğin gelişmesini sağlayacak ortamı oluşturmak, bebeği dıştan gelebilecek darbelerden korumak (bu işlevi amniyos sıvısıyla elele yürütür) ve doğum eyleminde kasılarak bebeği dış dünyaya çıkarmak için anne adayının ıkınmalarıyla birlikte gerekli itici gücü oluşturmaktır. Menopoza giren bir kadında rahimin görevi de tamamlanmıştır ve boyutları giderek ufalır.
Rahim boşluğu ve rahim iç tabakası (endometrium)
Rahimin içinde yer alan boşluk rahim iç tabakasıyla kaplanmış durumdadır. Döllenmiş yumurta hücresi Fallop tüplerinden geçerek endometriuma ulaştığında burada en "verimli" bulduğu bölgeye yerleşir ve çoğalmaya ve gelişmeye başlar.
Rahim iç tabakası her adet döngüsünde yenilenir ve gebelik oluştuğunda embriyo rahim boşluğunda gelişimini sürdürür. Gebelik gerçekleşmediğinde bu tabaka yeniden oluşturulmak üzere rahimağzı yoluyla vajinaya, buradan da dış ortama atılır. Kanamayla beraber olan bu sürece adet kanaması adı verilir. 
Kadın Cinsel Organlarının Yapısı